Pazar, Ekim 21
Kahretsin ya da lanet olsun!
Birilerine ya da bir şeylere lanet etmek için geç kalmış olduğumuz zamanlar oluyor bazen. Yüzüne söylemek istiyoruz, lanet olsun sana! demek geliyor içimizden ama tutuyoruz kendimizi, sonra affetmiş sayılıyoruz o lanet olasıcaları. Ve daha sonra çıkıp lanet olsun sana dediğimizde aptal bir bakışla karşılaşıyoruz.
Her şeyin bir zamanı olmalıymış. Benim zamanım yok derken kendimi olmayan bir hikayeye inandırmışım meğer.
Bir de biliyor musunuz, böyle yazıp durdukça aslında rahatlamıyormuşum ben. Yazıp yazıp ne varsa içimde-dışımda attığımı zannediyordum ya, işte o da kandırmacaymış... Koca koca masallar uydurup kendim için böyle olmalı demişim. Oysa öyle değilmiş. Hani ben bir kumardım ya hani biri kazanaırken biri kaybediyordu ya beni bak işte o da öyle değilmiş. Meğer her durumda kaybeden benmişim. Ve yaşamak zannettiğim şey en başından kaybettiğim bir oyunmuş.
Şimdi karar verme vakti...
Gitmekle kalmak arasında değilim artık. Gitmek kesin peki ama nereye. Yo nereye gidersen git kendini de götürdüğün müddetçe her yer aynı değil. Bunu söyleyenler de bizi kandırmış meğer. Ne tuhaf di mi bildiğimiz, düşündüğümüz hiçbir şey bir kandırmacadan fazlası değilmiş.
Yüklerimi atıyorum yavaş yavaş. Mal varlığımdan, etiketlerimden kurtuluyorum ve hafifledikçe rahatlamıyorum. Hafifledikçe ağırlaşıyorum. Çünkü yüklerimle tanımışım kendimi. Oysa şimdi "yeniden başlamak gerek" noktasındayım. Tanıdık bildik hiçbir sesi duymak istemiyorum. Hep o gördüğüm yüzlerden uzaklaşmak istiyorum. Gitmek vakti, gitmek ama nereye. Kaybolmak için gidilebilecek yer kaldı mı daracık yeryüzünde. Bazen nefes almakta zorlanıyorum. İstanbul'un üzerindeki hava geçmiyor ciğerlerimden. Gitmek gerek. Gitmek, ama nereye. Bilmediğim bir deliğe belki. Belki de sonsuz denizlere akıp kaybolmak.
Evet ben gitmek değil, kaybolmak istiyorum. Bulunamamak değil, kaybolmak. Unutulmak, merak edilmemek, peşine düşülmemek. Bunu benim için yapabilir misiniz? Son ve umarsız bir istek bu... Hiç olmamış gibi olmak mümkün değil biliyorum ama ben nasıl yıllardır -miş gibi yaşıyorsam siz de ben sanki hiç olmamışım gibi yapabilirsiniz. Zor değil. Zor değil biliyorum. Zor olsa kaybolmak zor olurdu. ben kaybolabiliyorsam siz de ben hiç olmamışım gibi yapabilirsiniz. Küçük bir istem bu. Mahkemelere verdiğimiz dilekçelerde talebimiz gibi karar verilmesini istiyoruz ya hani siz de benim talebim gibi karar verebilirsiniz. Biliyorum.
Ve demiştik ya hani, öldüğüm zaman değil, siz beni unuttuğunuzda ben ölmüş olacağım diye... Hadi beni unutun, hadi benden vazgeçin, hadi beni yalandan sevmeyi bırakın.. Hadi gidelim, nolur... Lütfen gidelim. bırakmaktan korktuğumuz ne varsa terk edip gidelim. Daha fazla kalamayacağım, lütfen gidelim...
Canım acıyor benim yaşarken, hem de çok. Hiç fark etmiyorsunuz ya fark etmediğiniz şeyler de var. Hadi vazgeçin gideyim. "Hadi git" demeyeceksiniz biliyorum ama daha fazla kal demeyin. Kalamam, canım acıyor.
Anlamadınız, anlatamadım. Kimsesizim dedim olmadı, ölüyorum dedim saçmalama dediniz, eriyorum ben dedim iyi görünüyorsun ama diyerek kolay olanı seçtiniz. Oysa ben kimseden bir şey istemedim ki. Bir kelime ya da cümle duymak için konuşmadım hiçbir zaman. Çoğu zaman en çok konuşan bendim onu da biliyorum ama söylediklerim susmak istediklerimdi anlamadınız. Hep farklı yerlerde, farklı zamanlarda, farklı zamanlarda olduk. O yüzden siz olduk biz olduk. Bu yüzden ben mahvoldum, kahroldum. Ve kimseye zamanında lanet olsun sana diyemedim. Kahrolası cümlelerini ve ukalalığını al ve defol git diyemedim.
Ve şimdi tam da şu an şu dakika gitmek zamanı. ve ben gidiyorum. Ve bu kez hiç kimseye hoşça kal demiyorum. Çünkü benim gerçekten halim yok. Ne daha fazla kalmaya ne de biraz daha konuşmaya halim var.
Benim hiçbir şey için hiç halim yok....
Ki benim halim hal değil, onu da biliyorum...
Her şeyin bir zamanı olmalıymış. Benim zamanım yok derken kendimi olmayan bir hikayeye inandırmışım meğer.
Bir de biliyor musunuz, böyle yazıp durdukça aslında rahatlamıyormuşum ben. Yazıp yazıp ne varsa içimde-dışımda attığımı zannediyordum ya, işte o da kandırmacaymış... Koca koca masallar uydurup kendim için böyle olmalı demişim. Oysa öyle değilmiş. Hani ben bir kumardım ya hani biri kazanaırken biri kaybediyordu ya beni bak işte o da öyle değilmiş. Meğer her durumda kaybeden benmişim. Ve yaşamak zannettiğim şey en başından kaybettiğim bir oyunmuş.
Şimdi karar verme vakti...
Gitmekle kalmak arasında değilim artık. Gitmek kesin peki ama nereye. Yo nereye gidersen git kendini de götürdüğün müddetçe her yer aynı değil. Bunu söyleyenler de bizi kandırmış meğer. Ne tuhaf di mi bildiğimiz, düşündüğümüz hiçbir şey bir kandırmacadan fazlası değilmiş.
Yüklerimi atıyorum yavaş yavaş. Mal varlığımdan, etiketlerimden kurtuluyorum ve hafifledikçe rahatlamıyorum. Hafifledikçe ağırlaşıyorum. Çünkü yüklerimle tanımışım kendimi. Oysa şimdi "yeniden başlamak gerek" noktasındayım. Tanıdık bildik hiçbir sesi duymak istemiyorum. Hep o gördüğüm yüzlerden uzaklaşmak istiyorum. Gitmek vakti, gitmek ama nereye. Kaybolmak için gidilebilecek yer kaldı mı daracık yeryüzünde. Bazen nefes almakta zorlanıyorum. İstanbul'un üzerindeki hava geçmiyor ciğerlerimden. Gitmek gerek. Gitmek, ama nereye. Bilmediğim bir deliğe belki. Belki de sonsuz denizlere akıp kaybolmak.
Evet ben gitmek değil, kaybolmak istiyorum. Bulunamamak değil, kaybolmak. Unutulmak, merak edilmemek, peşine düşülmemek. Bunu benim için yapabilir misiniz? Son ve umarsız bir istek bu... Hiç olmamış gibi olmak mümkün değil biliyorum ama ben nasıl yıllardır -miş gibi yaşıyorsam siz de ben sanki hiç olmamışım gibi yapabilirsiniz. Zor değil. Zor değil biliyorum. Zor olsa kaybolmak zor olurdu. ben kaybolabiliyorsam siz de ben hiç olmamışım gibi yapabilirsiniz. Küçük bir istem bu. Mahkemelere verdiğimiz dilekçelerde talebimiz gibi karar verilmesini istiyoruz ya hani siz de benim talebim gibi karar verebilirsiniz. Biliyorum.
Ve demiştik ya hani, öldüğüm zaman değil, siz beni unuttuğunuzda ben ölmüş olacağım diye... Hadi beni unutun, hadi benden vazgeçin, hadi beni yalandan sevmeyi bırakın.. Hadi gidelim, nolur... Lütfen gidelim. bırakmaktan korktuğumuz ne varsa terk edip gidelim. Daha fazla kalamayacağım, lütfen gidelim...
Canım acıyor benim yaşarken, hem de çok. Hiç fark etmiyorsunuz ya fark etmediğiniz şeyler de var. Hadi vazgeçin gideyim. "Hadi git" demeyeceksiniz biliyorum ama daha fazla kal demeyin. Kalamam, canım acıyor.
Anlamadınız, anlatamadım. Kimsesizim dedim olmadı, ölüyorum dedim saçmalama dediniz, eriyorum ben dedim iyi görünüyorsun ama diyerek kolay olanı seçtiniz. Oysa ben kimseden bir şey istemedim ki. Bir kelime ya da cümle duymak için konuşmadım hiçbir zaman. Çoğu zaman en çok konuşan bendim onu da biliyorum ama söylediklerim susmak istediklerimdi anlamadınız. Hep farklı yerlerde, farklı zamanlarda, farklı zamanlarda olduk. O yüzden siz olduk biz olduk. Bu yüzden ben mahvoldum, kahroldum. Ve kimseye zamanında lanet olsun sana diyemedim. Kahrolası cümlelerini ve ukalalığını al ve defol git diyemedim.
Ve şimdi tam da şu an şu dakika gitmek zamanı. ve ben gidiyorum. Ve bu kez hiç kimseye hoşça kal demiyorum. Çünkü benim gerçekten halim yok. Ne daha fazla kalmaya ne de biraz daha konuşmaya halim var.
Benim hiçbir şey için hiç halim yok....
Ki benim halim hal değil, onu da biliyorum...
Salı, Ekim 2
bak yine gün döndü, sabaha yol alıyor zaman. ve ben yine yalnız olacağımı bildiğim o yatağa gitmemek için uyumamakta ısrar ediyorum; kirli bir koltuk üzerinde kıvrılıp oturmak suretiyle. ve bazen neyi nerde söylemem gerektiğini karıştırıyorum. resmi münasebetlerime gevşek davranıp sana muhterem diyorum. çünkü kılıksızın tekiyim severken ya da isterken. ve bak gördün işte çoğu zaman sevmekle istemeyi de karıştırıyorum. zaten ya kararsız kalırım ya da karıştırırım olması gerekeni. yine de bu benim suçum değil, çünkü yaşamak tecrübe işi değil. ve ne hikmetse bana bir şeyler öğretmeyi başaramadılar, alfabeden ve çarpım tablosundan başka... olur olmaz zamanlarda gülüyorum ya da herkes konuşmamı beklerken ben sadece önüme bakıyorum. çaresizliği tüm çözümlerime rağmen çok şiddetli yaşıyorum ve biliyor musun ben aslında çok yerine pek ve tamam yerine peki demekten hoşlanıyorum. sonra da gelip burda arsız arsız hep ve sadece kendimden bahsediyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)