Cumartesi, Aralık 14


Anlaşmakta en çok zorlandığımız insan bir başkası değil kendimizizdir. Evet insan kimseye hiçbir şeyi zaten tam olarak anlatamaz ama insan en çok kendisiyle anlaşamaz. Birileri sadece kendimizle anlaşabilmek için araya koyduğumuz aracılardır. Asla karşımızdakine anlatmayız. Kime ne söylüyorsak aslında kendimizedir. Yine de hep sorular hep sorular...

Avucunda onlarca hapla otururken biri olsun istersin yanında. Niyesini söylemek için. Oysa kendine soruyorsundur: "Bu ilaçlar neden avucumda?"

Durup dururken ağlamaya başladığında sadece canının çok yandığını bilirsin ve biri olsun istersin, ağlamaktan konuşamaz halde olduğunda bile biri olsun yanında. Yalnız olmak istemediğin için mi? Değil... Hissettiğin acının daha derinine inmek istediğin için.

Geçen gece uyumaya çalışırken yine aklıma cümleler geldi, telefonu elime alıp yazmaya başladım. Aynen şu cümleler duruyor şimdi karşımda:

"Müzik tehlikeli ve gereksizdir. Bir marş duyduğunda savaşa gidebileceğini ve aidiyet duygunla ölebileceğini hissedersin. Bir ayrılık şarkısı, özleyeceğin kimse yokken acıtabilir canını. Ya da birden bire dans ederken buluverirsin kendini, duyduğun müziğin ritmine kapılmış. Sonuç mu? Sonuç; müzik olmayanın yanılsamasıdır."

Yanılmıyorsam Platon'un Devlet'inde buna benzer şeyler vardı müzikle ilgili. Yıllar önce okumuştum, yer etmiş aklımda. Oysa bir başkasının, yazmak için efkara ihtiyaç duyduğunu okudum bugün ve sanırım haklıydı. Yazmak için canımın acıması gerekiyor...

Kendine anlatmak ve müzik?

Evet kimsesizliği tercih eden birinin kendisiyle anlaşabilmek için acısının derinine inmesi gerekiyorsa bunu ancak müzik yapabilir.

Ve evet, müzik tehlikeli ve gereklidir.

Perşembe, Aralık 5

ve toprak bulamayan kediler, saksılara işiyordu... ve ahşap gibi davranıyordu plastik masalar... ve biz hala ve safça insanın doğasında şiddet olmadığına inanıyorduk... Bazen inanmak yetmiyordu bunu ısrarla savunuyorduk.. oysa bilmiyorduk; insanın doğası diye bir şey yoktu..