Anlaşmakta en çok zorlandığımız insan bir başkası değil kendimizizdir.
Evet insan kimseye hiçbir şeyi zaten tam olarak anlatamaz ama insan en
çok kendisiyle anlaşamaz. Birileri sadece kendimizle anlaşabilmek için
araya koyduğumuz aracılardır. Asla karşımızdakine anlatmayız. Kime ne
söylüyorsak aslında kendimizedir. Yine de hep sorular hep sorular...
Avucunda onlarca hapla otururken biri olsun istersin yanında. Niyesini söylemek için. Oysa kendine soruyorsundur: "Bu ilaçlar neden avucumda?"
Durup dururken ağlamaya başladığında sadece canının çok yandığını
bilirsin ve biri olsun istersin, ağlamaktan konuşamaz halde olduğunda
bile biri olsun yanında. Yalnız olmak istemediğin için mi? Değil...
Hissettiğin acının daha derinine inmek istediğin için.
Geçen
gece uyumaya çalışırken yine aklıma cümleler geldi, telefonu elime alıp
yazmaya başladım. Aynen şu cümleler duruyor şimdi karşımda:
"Müzik tehlikeli ve gereksizdir. Bir marş duyduğunda savaşa
gidebileceğini ve aidiyet duygunla ölebileceğini hissedersin. Bir
ayrılık şarkısı, özleyeceğin kimse yokken acıtabilir canını. Ya da
birden bire dans ederken buluverirsin kendini, duyduğun müziğin ritmine
kapılmış. Sonuç mu? Sonuç; müzik olmayanın yanılsamasıdır."
Yanılmıyorsam Platon'un Devlet'inde buna benzer şeyler vardı müzikle
ilgili. Yıllar önce okumuştum, yer etmiş aklımda. Oysa bir başkasının,
yazmak için efkara ihtiyaç duyduğunu okudum bugün ve sanırım haklıydı.
Yazmak için canımın acıması gerekiyor...
Kendine anlatmak ve müzik?
Evet kimsesizliği tercih eden birinin kendisiyle anlaşabilmek için
acısının derinine inmesi gerekiyorsa bunu ancak müzik yapabilir.
Ve evet, müzik tehlikeli ve gereklidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder