Cumartesi, Temmuz 5

hayatım bitmeyen kısa bir hikayeydi...

hayatımın ortasına oturmuş kocaman bir H harfi. barışmak için anlatmak, kendimle barışmak için. rahatlamak hafiflemek için anlatmak.

biraz cesaret ve sonrası yazmak. ve sonra tamamen gitmek. geri dönüşü olmayan bir gitmek.

belki bu aralar biraz duygusalım ve bu sebepten hepinizden özür dilemek istiyorum.  

belki "kötülüklerinize karşı koymasaydım" her şey çok farklı olurdu diye düşünüyorum bir film repliğini kendime bahane ederek.

belki de kendimi affetmenin tek yolu bu. bilmiyorum, ama günlerdir içimi kavuran, huzursuz eden fikirler var zihnimde, kalbimin sıkışmasına sebep olan hisler bir duman gibi içimde.

fikrimce Nejla haklı, kötülüğe karşı koymadığımızda kötülük eden kötülüğünden vazgeçmese bile bir süre sonra kötülüğünün kötülük olduğunu fark eder ve af diler, en azından içinden. oysa bizim kötülükle mücadelemiz kötülüğü yapan için haklı sebep ve kendini aklama aracı haline gelir.

şimdi yıktığım herkes benim üzerimden kendini aklasın ben de özürlerimi yine kendime saklayayım, ölmeden hemen önceye...
hiçbir konuşmayı beş dakikadan fazla sürdüremez olmuştum. oturduğum ev iki milyon lira etmiyordu ve bu yüzden konuşurken insanların gözlerine bakmak gibi bir mecburiyetim yoktu.

kedi kumu doluydu salonum ve odamda çöpler yerdeydi. her gece oturduğum sandalye kıçımı ağrıtıyordu ve küllükleri gece değil sabah boşaltıyordum çöpe. çöpleriyse haftada bir atıyordum. bazen evimin ve eşyalarımın ne kadar önemsiz olduğunu düşünüyordum benim için ve bugün onları sevmem gerek diyordum ama hiç içimden gelmiyordu.

biriktirdiğim bira şişelerini kırka tamamlayıp kağıt toplayan amcalara veriyordum ve bu yaptığımın adına da zekat demiyordum.
her şey kapıların yüzünden. üstümüze kilitlediğimiz o kapılar her şeyin suçlusu.

o kapılar kapanınca yaşanılan, düşünülen, isyan edilen her şey içimizde kalıyor.

biçilen roller, oynanılan oyunlar, evden çıkarken kilitlenen kapılardan sonra başlıyor.

şimdi ben kapımı açık bırakmış olsaydım, alt komşu müziğin sesinden rahatsız olduğu için duvarları tekmelemek yerine birasını alır gelir yanıma otururdu ya da yukarı çıkıp suratıma bir yumruk patlatırdı. ne olursa olsun "ahlaksızca" duvarları yumruklayıp, sesi kıs allahın belası mesajı vermekle uğraşmazdı.

hadi ben kapıları açıyorum diyelim, peki ya komşular. beni ben yapan şeylere katlanamayan insanlar. onlar gerçeklerle yüzleşmeye hazır mı?

kapıları açın. geceleri üstünüze kilitlediğiniz kapıların arkasında nasıl uyuyabiliyorsunuz?

sokakları paylaşamıyorsunuz, evlerinizi saklıyorsunuz, kapılara saklanıyorsunuz, sonra da insanım diyorsunuz.

ramazan mübarek olsun, şerefinize!