Cuma, Kasım 11

burası

bilmiyorsun, iyi değilim ben, hiç iyi değilim. içimden trenler geçiyor, insanlar geçiyor, zamansa dışımda benim, akıp gidiyor. sen kalıyorsun. senin zamanın yok, trenlere sığmıyorsun, insanlara benzemiyorsun, öyle sıradan değilsin. herkes gidiyor, sen kalıyorsun. 
ellerim kokmuyor, senin gibi kokardı eskiden.. 
buralarda bir yerlerde hayalin olmalıydı, bulamıyorum. kim yasakladı seni bana! tanrı mı? hayat mı? zaman mı? 
her gün görmek seni, duymak sesini her gün.,ama kokun yok, ılık bir esintiye armağan olmuş, gidivermiş. ellerime, yüzüme, dudaklarıma sinen kokun yok, sen varsın, kokun yok! kokun yokken varlığının anlamı yok!
nefes almayı bıraktım, kokun dolmayacaksa içime..
dudaklarım çatlamış, yara bere içinde, kan kırmızı. dudaklarım dudaklarınla buluşmayalı. 
olduğum yerde kalakaldım. ne bir adımlık ne bir saniyelik yol alabildim. ama bıraktığın yerde de değilim. ne demiştik başlarken, "kaybolmak, kaybetmekten kötüdür; beni kaybetme." 
elinin ucunda hatta avucunun içindeyim, gözünün gördüğü her yerdeyim. gel gör ki sen beni kaybettiğinden beri, ben kendimi bulamıyorum. 
küstüm desem değil, dünyaya küsebilecek kadar büyük değil yüreğim. sadece seni içime alabilecek kadar bedenim. ruhun kadar avuçlarım. 
"hadi gel!" desem olmaz; gelsen hiç olmaz. 
içimi dökmüyorum, içim dökülüyor pul pul. 
daha beteri, yere düşenleri toplayınca daha derli toplu olmuyor hayat. 
susuyorum, nefesini içime çekerek 
kim oldun, hangi zamana saklandın? 
her gece içimdeki bu sarsıntı yeryüzünü titretirken, sen hangi göğün mavisindesin? 
"haberim var." de! 
"haberim var halinden, gözlerimde yankılanıyor acıların, haberim var" de! yeter bana, gelmesen de olur..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder