Cuma, Kasım 18

özlenmiş mutluluk

sürdürülebilir kalkınma lafı bana hep saçma gelmiştir. şimdi onun yerine özlenmiş mutluluk demeyi tercih ediyorum. sürdürülebilir kalkınma özlenmiş mutluluklar yaratır.

ne kadar kalkınsak o kadar özlemeyecek miyiz aşağıda bıraktıklarımızı? mesela ben, alışılmış hareketlerle yaşamaktan çok sıkıldım. müvekkil görüşmesi için cezaevine gitmek o kadar basit değil oysa. lakin kime anlatacaksın? aşağıda kalmadı mı mahpus olmanın efkarı, biz kalkınma peşinde koşarken? ayağımızın altında çiğnemedik mi değer vermeyi, seksi kutsarken? gözümüzü kapatıp meydanlara çıkarken 'senin için ey halkım' demeyi unutalı ne kadar oldu? peki ya o gözünü karartmak ne zaman gözünü kapatmak oldu?!

şimdi her şeyin anlamsız olduğunu kabul etmişken, saçmalamalarımıza anlam uydurma çabasındayız, farkında mısınız? insan zekasına en çok aptallıklarını kabul edilebilir kılma yeteneğinden ötürü hayranım ben, biliyor musunuz?

minareyi çalan kılıfını hazırlar sözü derin anlamlar içeriyor bence. basit bir yalan tanımı değil bu. yani diyor ki insan aslında kabullenemeyeceği şeyler yapar ama bunu öyle bir kılıfa büründürür ki sen bile anlayışla karşılarsın. yıllardır bunu yapıyoruz, bunu yapanlar öğretti bize böyle davranmayı ve doğalmış gibi kabulleniverdik biz de, sormadan.

anlamlandırmak saçma diyorum bazen işte ben de. sonra dönüp diyorum ki neden saçma olsun. bazen asla kabullenemeyeceğim şeyleri yaşadığımda ya da yaptığımda mesela, onlara öyle güzel anlamlar yüklüyorum ki kendime şaşıyorum.

insan kendine samimiyetsiz olur mu? biz öyleyiz. korkmadan bakın kendinize, göreceksiniz. bazen o kadar zorlanıyorum ki samimi anlamlar bulabilmek için yaptıklarımda, söylediklerimde. işte o zaman çok yoruluyorum. yaşlanıyorum. yüzyıl yaşamak gerekiyor o anlamı algılayabilmek için çünkü. yüzyıl birden yaşlanıyorum ben de anlamlarla uğraşırken. kendimin celladı oldum, anlam ararken. en çok kendime acımasızım. en çok kendime sabırsız. hem neden saçma olsun ki anlam aramak? yaşamaya anlam yüklemek. yo öldükten sonra nasıl hatırlanacağım kaygısı değil bu, yanlış anlamayın. yaşamamın anlamı olmazsa ölemeyeceğimin farkındayım, onun korkusu bu. arkanda bırakacak bir şeyin yoksa daha kolay gidersin gibi geliyor değil mi? sıradan bakarsan öyle. basit yani. ama aslında ne kadar anlamlıysa yaşamın, o kadar severek gidersin. yaşamayı gerektiği yerde bırakabilirsin.

neyse konu ölüm değil, ölümden beter özlenmiş mutluluk. anlam ararken, anlam arama telaşıyla yaşlanırken, en çok mutluluk özleniyor ve biliyor musunuz, sürdürülebilir kalkınma kadar anlamsız başka bir şey daha yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder